BAKAN ÇAĞATAY KILIÇ TGRT HABER'E KONUŞTU

26 Temmuz 2016

Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, bu hafta Fenerbahçe ile Monaco arasında İstanbul’da oynanacak Şampiyonlar Ligi ön eleme maçı öncesinde Monaco Kulübü’nün, Fenerbahçe'den aldığı garantinin dışında bir de resmi makamlardan garanti istediğini belirtti.

Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, bu hafta Fenerbahçe ile Monaco arasında İstanbul’da oynanacak Şampiyonlar Ligi ön eleme maçı öncesinde Monaco Kulübü’nün, Fenerbahçe'den aldığı garantinin dışında bir de resmi makamlardan garanti istediğini belirterek, “Normalde kulüpler kendi arasında yazışırlar. Monaco, Fenerbahçe'den aldığı garantinin dışında bir de resmi makamlardan bununla ilgili bir şey alabilirmiyiz diyor. Bizim verdiğimiz o. Biz zaten Türkiye'de her şeyin normal olduğunu söylüyoruz. Hatta ve hatta Fransa'nın Avrupa Şampiyonası’nı olağanüstü hal altında yaptığını da Fransız yetkililere hatırlatıyoruz'' dedi.
Bakan Çağatay Kılıç, konuk olduğu TGRT Haber canlı yayınında 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında yaşananlara ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Bakan Çağatay Kılıç'ın, TGRT Haber Ankara Temsilcisi Batuhan Yaşar'ın sorularına verdiği cevaplar ise şöyle:
-15 Temmuz gecesi Samsun’daydınız… O geceye ilişkin neler diyeceksiniz bize?
Tüm milletimize tekrar geçmiş olsun. 15 Temmuz gecesi başarısız olan bu darbe girişimi esnasında biz sayın dışişleri bakanımızla birlikte Samsun’daydık. Oradaki bazı sosyal ve sportif faaliyetlerle alakalı denizin içerisinde dolgu alanına belediyemizin yapmış olduğu golf sahasının açılışını yaptık. Türkiye’nin farklı illerinden, yurt dışından gelen misafirlerimiz vardı. Orada geldi bazı bilgiler. Önce bize birtakım şeyler olduğu yönünde bilgiler geldi. Hatta o gün gazeteci Fatih Çekinge de bizimle beraberdi. Misafirlerimize de gelen birtakım bilgiler vardı. Dışişleri bakanımız ve ben bazı temaslarda bulunduk. Tüm mülki erkan da bizimle beraberdi. Belli bir süre sonra bunun bir darbe girişimi olduğu noktasında kanaatimiz oluştu. 
-Siz bir yetkiliden mi öğrendiniz, yoksa bir akrabanızdan mı öğrendiniz?
Ben eski çalışma arkadaşım, Cumhurbaşkanımızın özel kalemi Hasan Doğan’a bilgileri doğrulattım. Onunla konuştuğumuzda birtakım hareketler olduğunda mutabık kaldık. 
-Sayın cumhurbaşkanımızla görüşebildiniz mi?
O arada kendisini aradım ama Berat Bey’le görüştük. O da biliyorsunuz sayın cumhurbaşkanımızla beraberdi. Bazı talimatları oldu sayın cumhurbaşkanımızın. Başbakanımıza ulaşmaya çalıştık. Ama Başbakanımızın yolda olduğunu öğrendik ve yanındaki arkadaşlarımızla görüştük. Daha sonra resmin ortaya çıkmasıyla beraber karşı duruşumuzu ortaya koyduk. Hiçbir şekilde bunu kabul etmediğimizi, milletimizin mutlaka ve mutlaka bu darbe girişimine karşı karşı geleceği düşüncesiyle Samsun’daki çalışmaları koordine ettik. Dışişleri bakanımız sürekli yurt dışındaki mevkidaşlarıyla görüşerek, bunun ne olduğunu anlattı. Hatta bazen heyecanlı ve sesli görüşmeleri de oldu. Şimdi dışişleri bakanımız açıkladı, sayın bakanımızın konutuna helikopterle inme girişiminde bulunulduğunu öğrendik. O sırada oradaki arkadaşların, koruma arkadaşların buna engel olduklarını, başbakanlığın, Çankaya Köşkü’nün bir şekilde kontrol altına alınmaya çalışıldığı bilgisi geldi. Televizyonlarda bazı görüntüler yayınlandı. Çok hızlı bir süreç yaşandı. Ama burada en önemli olan şey, bizim bu noktada hiçbir şekilde bu darbe girişiminde bulunanlara boyun eğmeyeceğimizi, milletimizin buna boyun eğmeyeceği oldu. Sayın cumhurbaşkanımızın, başbakanımızın çağrısından sonra milyonlar meydanlara ve sokaklara çıktı. Biz yıllar yılı hak, hukuk arama mücadeleleriyle ilgili izlediğimiz belgeseller ve filmlerde Çin’de bir vatandaşın tankın önünde duruşuna ilişkin görüntüleri izledik. O gece Türkiye’de bu aziz milletin vatandaşları tankların önüne bir kişi değil, yüzlercesi, binlercesiyle tankların önüne yattı. Bazı görüntüler var ki hala gözümün önünde. Bir vatandaşımız tankın geldiğini görüyor ve yerden kalkmıyor. Bizim bunları anlatmamız, paylaşmamız, unutmamamız lazım. Şimdi özel bir çalışma yapıyoruz. Yaralanan gazilerimizi, şehitlerimizi bunların hepsinin hikayelerini; hikayelerinden kastım o gece yaşananları bunları kayıt altına alıp görsel ve basılı veriler halinde kitaplar, kitapçıklar halinde tarihe not düşmek ve uluslararası camiada paylaşmak üzere hazırlıyoruz.
- Gezi’ye dönmek istiyorum. Gezi’de yeni neslin kaybedildiği yani vatanını, milletini seven, dinine bağlı neslin yavaş yavaş ortadan kalktığı; tamamen dijital bir neslin yetiştiğine dair bazı eleştiriler vardı. Tekrar 15 Temmuz gecesine sizi götürecek olursam, siz aynı zamanda Gençlik Bakanısınız. Ne diyorsunuz? Biz hakikaten yeni neslini kaybetmiş miyiz?
Türkiye dünyaya bir demokrasi ve hukuk dersi vermiştir. Bunda genç kardeşlerimizin çok büyük payı vardır. Meydanlara çıkan kardeşlerimize baktığınızda aralarında çok genç olanlar var. Ben bu yaşanılanlar içerisinde, özellikle genç kardeşlerimizin, tarihinden, medeniyetinden ve geleneklerinden güç alan bu milletin, gerektiği zaman ve ihtiyaç olduğu zaman aslına nasıl döndüğünü ve bunu tüm dünyaya nasıl gösterdiğini görüyorum. Ve bu milletin bunu 15 Temmuz gecesi tüm dünyaya gösterdiğini düşünüyorum. Gerçekten büyük bir demokrasi ve hukuk dersi verdik tüm dünyaya. Anayasal düzeni, demokrasiyi ve hukuku ayaklar altına almaya kalkan teröristlere karşı millet olarak karşı durduk. TSK ve emniyet teşkilatının içerisinde yuvalanmış bu teröristler, üzerlerine giydikleri üniformalara bu millete, bu devlete, bu ülkeye ihanet etmişlerdir. Kendilerine, şereflerine ihanet etmişlerdir. Düşünebiliyor musunuz; bir görev yapmak üzere yemin edeceksiniz, bu milletin dişinden tırnağından arttırdığı vergileriyle size vatan savunması için emanet edilen silahları alacaksınız ve bunları kendi vatandaşınıza, meclisinize, anayasal kurumlarınıza, cumhurbaşkanınıza başbakanınıza karşı kullanacaksınız.  
“KENDİ MİLLETİNE SİLAH ÇEKİYOR. BU ONURSUZLUKTUR” 
-Fetullahçı Terör Örgütü’nün bir dergisi var. Siz de ismini biliyorsunuz, bütün Türkiye biliyor ben de biliyorum Sızıntı. O terörist başının ABD’de Pensilvanya’da yaşayan Fethullah Gülen’in  dün bir arkadaşım anlattı;  diyor ki hava gibi olun görünmeyin. Zaten adım adım bunlar hesaplanmış.  Bu şekilde buralara gelme noktasında her şey yapılmış ve çalışmalar devleti ele geçirme. Bu keskin virajlar hiç bitmiyor.  Diyoruz ki bu sondu.  Bir bakıyoruz daha beteri geliyor. 17-25 Aralık sonrasında tam da bu yapı bitti derken, aslında hiç bitmediği ve en keskin yüzünü, en sert yüzünü bize gösterdiğini gördük. Ne dersiniz?
17-25 Aralık darbe girişiminden sonra, biz bunun bir darbe girişimi olduğunu hep söylüyorduk.  Sayın Cumhurbaşkanımız bunu sürekli dile getiriyordu. O zaman bazıları inanmıyorlardı. Orada emniyet ve yargı kullanıldı. Burada TSK’nın içerisindeki yuvalanmış olan bu terörist unsurlar, bu haşhaşiler kullanıldı. Sayın cumhurbaşkanımızın da dediği gibi bunlara bukalemun demek bile hakaret olur; Bu kadar omurgasız, bu kadar onursuz,  bu kadar haysiyetsizler... Diyorum ya TSK üniformasını, emniyet teşkilatımızın üniformasını üzerine giyiyor, bu millete, bu devlete bağlılık, hizmet ve sadakat yemini ediyor. Ama ondan sonra gidiyor kendi milletine silah çekiyor. Bu, onursuzluktur. Biz ne diyoruz? Bunlar çok tehlikeli. Artık, Yüksek Askeri Şura’da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içerisindeki unsurlarını artık bertaraf etme noktasında adım da atılacak. Yargıyla ilgili olarak da çok ciddi bir adım atılıyordu. İşte tam atılacak bu adımların öncesinde bu girişim yaşanıyor. Komplo teorisi olarak düşünmek istemiyorum ama baktığınızda da bu çıkıyor ortaya.
“BUNLARA KARŞI MÜSAMAHA GÖSTERMEMİZ MÜMKÜN OLABİLİR Mİ?”
-Fetullah Gülen, Pensilvanya’daki terörist başı. Çok net olmasına rağmen ABD’den gelen komik açıklamalar hala bilgi belge istenmesi ama bir taraftan da bunun sivil ayağı hani kimle direk bağlantılı. Bize genel bir çerçeve çizer misiniz. Burada nereye kadar gidilecek. Her şey ortaya çıkartılana kadar bütün darbeciler, FETÖ Terör Örgütü elemanları temizlenene kadar gidilecek mi, çok titiz mi bir çalışma yapılıyor, Nedir son durum?
 Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni biz hep beraber kurduk.  Bu millet kurdu. Bu millet, bu devleti kurmak için çok büyük fedakarlıklar yaptı. Cumhuriyetin ilanından sonraki çalışmalarımız ortada.  Ülkemizi nerelere taşımak istediğimiz ortada.   Biz bu devleti, bu milletin olan bu cumhuriyeti, bu teröristlere yedirecek değiliz. Bu terör örgütü üyeleri, sempati duyanlar, kim varsa, hukuk kuralları çerçevesinde hesap verecek. Devlet kendini koruma refleksini gösteriyor. Biz bunların devleti yıkmaya çalıştıklarını hep söylüyorduk. Gördük işte, millete  silah çekip devleti yok etmeye çalıştılar. Bunlara karşı bizim herhangi bir şekilde müsamaha göstermemiz mümkün olabilir mi? Kanuni olarak, hukuksal olarak yapmamız gereken her şeyi yapacağız. İstihbari çalışmalar sonucunda birçok şey açığa çıkacak. Soru işaretlerinin giderilmesi noktasında çalışmalar devam ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımız bir istihbarat zafiyeti olduğunu söyledi. Sayın Başbakanımız, ‘Bazı bilgileri alamamış olmaktan dolayı ben de ne olduğunu merak ediyorum’ dedi. Sayın Başbakanımızdan yazılı emir istenmesi gibi.  Bunların hepsi devlet yapısı içerisinde değiştirilmesi gereken unsurlar… Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın İçişleri Bakanlığı’na bağlanması konusundaki çalışmalar devam ediyor. Yargı, askeriye, emniyet ve diğer kurumların içerisinde yuvalanmış olanlarla, kendilerini saklamaya çalışanlarla ilgili çalışmalarımız sürüyor. Diyorlar ki; bunu bir cadı avına çevirmeyin. Ne demek istiyorsunuz? Cadı avı ile neyi kastediyorsunuz? Bunu bir açıklasalar da anlasam. Yani devletime, milletime silah çekenleri, onlara destek verenleri biz bulmayacak mıyız, ayıklamayacak mıyız?  Hukuk içerisinde ceza vermeyecek miyiz? Bunu mu söylemek istiyorsunuz? Böyle bir şey olur mu?
“DUYGUSAL HAREKET ETMEYECEĞİZ. DEVLET CİDDİYETİYLE HAREKET EDİYORUZ”
-Daha o akşam tweetler atılmaya başlandı.
Böyle bir şey olur mu? Basit bir trafik ihlali yaptığınızda devlet size gereken cezayı kesiyor değil mi? Bunlar devleti yıkmaya çalıştı. Milletime silah çekti. Ne yapacağız biz? Ama biz ne diyoruz; duygusal hareket etmeyeceğiz. Devlet ciddiyetine yakışır şekilde, hukuk içerisinde hareket ediyoruz. Şu an olağanüstü hal uygulaması var. OHAL’in neden olduğu açıktır. Bu yapı ile sonuna kadar mücadele… Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız ‘Meydanlarda olun, demokrasi nöbeti tutun’ diyor. İnce bir çalışma, sabit bir çalışma, sabırlı ve detaylı bir çalışma yapıyoruz.
-FETÖ üyelerinin de onlara destek verenlerin de belirlenmesi anlamında ince elenip, sık dokunuyor…
Şöyle bir tehlikede görüyorum; Bu yapının içerisinde olanlar, yoğun bir şekilde başkalarına birtakım şeyleri söylemeye çalışıyorlar, suç atmaya çalışıyorlar gibi bir şeyler de geliyor. Onun için iyi irdeleyeceğiz, iyi bakacağız artık bunları bertaraf edeceğiz. Dikkatli olacağız. Sayın Başbakanımız ne dedi; ‘çok sistematik bir şekilde detaylı bir çalışma ile…’ Sayın Cumhurbaşkanımızın da bu noktada bizlere talimatları var. Bunların olumsuz mu olduğu, başka noktada mı olduğu, terörist olup olmadığı… Bu artık meydana çıktı. Bunu anlatmamıza gerek yok.  
-Amerika bunu anlayacak mı?
ABD’nin son zamanlardaki açıklamalarına bakarsanız Türkiye’deki darbe girişimine karşı yapılan mücadelede ve çalışmada Türk makamlarına her türlü desteği vermeye hazır olduklarını açıkladılar. Biz açıklamalardan yola çıkmak durumundayız.
“DEVLET KENDİSİNE OHAL İLAN ETTİ, MİLLETE DEĞİL”
-En başta farklı açıklamalar vardı…
ABD için söylemek istemiyorum. Genel anlamda şunu dile getirmek istiyorum; birçok uluslar arası camia içerisinde olan siyasiler ve farklı STK’ların sözleri, ‘darbeyi kınıyoruz, darbeye karşıyız. Ama, fakat…'  Şu 'ama, fakat" kelimelerini kullanmayın. Darbe girişimi nedir? Anayasal, Demokratik, hukuk sistemine karşı bir kalkışma mıdır? Kesinlikle. İnsan haklarına karşı bir kalkışma mıdır? Çünkü sıkıyönetim ilan edeceklerdi, sokağa çıkma yasağı koyacaklardı. Hepinizi toplayacağız, onu, bunu yapacağız… Bu insan hakları ihlali değil mi? Peki millet ne yaptı? Millet sokağa çıktı ve ‘ben haklarımı size teslim etmem’ dedi. Bu duruşu ortaya koydu. Bu duruşu alkışlayın, bu duruşa destek verin. Sonra biz ne yaptık? Devletimizin ve milletimizin bekası için, milletimizden aldığı yetkiyle devlet kendisine OHAL ilan etti, millete değil. Millet zaten kendisine birtakım dayatmaları yapmaya, sıkıyönetime götürmeye çalışan teröristlere karşı zaten gereğini yaptı. Ayaklandı, daha doğrusu bunlara set çekti ve bunun gereğini yaptı. Biz görevlerimiz gereği, devlet ciddiyeti içerisinde, hukuk kuralları içerisinde bunları içimizden ayıklamak durumundayız.
 
-Siz diyorsunuz ki; son dönemde ABD’den gelen açıklamalar bizi tatmin etmeye başladı. Bizim esas dikkate almamız gereken bu açıklamalardır. Avrupa'yı çok iyi biliyorsunuz, orada doğup büyüdünüz, okudunuz. AB’den gelen açıklamaların da sizin söylediğiniz gibi ama, fakat gibi kelimelerin de çok fazla yer aldığını görüyoruz. Ne dersiniz; demokrasi sadece Avrupa Birliği için mi? Neden Türkiye’nin yanında durmadılar? Neden bir tane Avrupa Birliği lideri Türkiye’ye gelip ülkemize destek vermedi?
Biz Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerini başlattık mı? Kim başlattı, Sayın Recep Tayyip Erdoğan… Sayın Cumhurbaşkanımız o zaman Başbakandı. Biz ne dedik? En iyi hızlı bir şekilde müzakerelerimizi yapalım, yürüyelim bu yolu. Bu performansı, çalışmayı AK Parti hükümetleri koydu ortaya. Sürekli ne dedik; siyasi bir takım saikle üyelik müzakarelerini yavaşlatmayın, sekteye uğratmayın. AB üyesi bazı ülkeler, siyasi birtakım konular öne sürerek bu süreci yavaşlatmadı mı? Yavaşlatıldı. Siyasi bir takım engeller, bahaneler ortaya koyarak kendilerince bu süreci yavaşlatmak için çaba sarf etmediler mi? Ettiler. Bunların içerisinde Avrupa’nın en büyük ülkelerinden bazılar da  vardı. Şunu soracağım size; siz 5 sene önce neredeydiniz? Biz size o zaman bu müzakere sürecini hızlandıralım demedik mi? Bunun için bakanlık kurduk, Başmüzakereci atadık. Hükümet olarak söylüyorum bunu. Biz ev ödevimizi yerine getirdik. Her hafta yapılan Bakanlar Kurulu konu başlıklarından birisi de Avrupa Birliği üyelik süreciyle ilgili yapılan çalışmalardır. Neyi eleştirdiklerini açıklamaları gerekmektedir. Sayın Juncker, zamanında Avrupa Birliği sürecine destek vermiş olan birisidir. Şimdi yapmış olduğu açıklamaları ben anlayamıyorum. Çıkıp da Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği süreci hakkında şöyle olur, böyle olur diyor... Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kimsenin tehdit etmeye hakkı yoktur. Sayın Dışişleri Bakanımız bunu açıkladı. Tehditkâr açıklamalarla bu iş yürümez. Öncelikle kendi ev ödevlerini yapıp yapmadıklarına bakmalılar. Sayın Schulz, Türkiye ile açıklama yapıyor. Kendisine buradan söylüyorum bir cevap gelmedi. Öncelikle sen git terör örgütünün Brüksel ve Strasbourg’daki sergilerini ve çadırlarını engelle. Eli kanlı bir terör örgütüne Avrupa’nın orta yerinde stand ve çadır açmayı özgürlük diye görenlere şaşırıyorum. Türkiye’de özgürlüğe ve demokrasiye karşı bir ayaklanma olmuştur. Bir darbe girişimi olmuştur. Bunu anlamıyor galiba arkadaşlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşları direnmiştir. Seçilmiş cumhurbaşkanı ve hükümeti buna karşı direnmiştir. Vatandaşlarımız sokakta şehit olmuşlardır. Yaralanmış, gazi olmuşlardır. Biz diyoruz ki; hukukla, demokratik sistemimiz ve kurullarımız içerisinde bununla mücadele edeceğiz. Bir daha bunun yaşanmamasını sağlayacağız. Ne yapmamız gerekiyor? Darbecilere buyurun serbestsiniz mi dememiz gerekiyor? Kendileri yapsınlar onu. Kendi anayasal ve hukuksal sistemlerine karşı direnenlere, ayaklananlara karşı ne yaparlar, çok merak ediyorum.
 
- Schulz ve Juncker’in sözlerini ve ses tonlarını yükseltmesi niye sizce?
 
Sanırım yanlarındaki kişilerden bilgi alamıyorlar ya da yanlarında onlara bilgi verenler yok. Bilgi verenler başka unsurlardan bilgi verebiliyor da olabilir. Şunu söylüyorum ben; oradan kolay. Buyursun gelsin gerçeği görmek için Türkiye’ye. Görsün burada ne kadar rahat bir ortam olduğunu. Avrupa’daki misyonlarımız kendilerini bu konularda bilgilendiriyor. Bu anlamda Dışişleri Bakanlığımızda görevli arkadaşlarımız onları bilgilendiriyor.
 
- Paralel Yapının Brüksel, Londra ve Washington’da ne kadar etkili olduğunu bir kez daha görmüş olduk.
 
Yıllar yılı bunları biz hep anlattık. Bunları söyledik. Bunlara itibar etmeyin dedik. Bunlar orada sizlere farklı şeyler anlatıyor dedik. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde seçilmiş cumhurbaşkanı ve hükümetinin aleyhinde bunlar kampanya yapıyorlar dedik.
 
“TÜRKİYE’DE DEMOKRASİSİNE  SAHİP ÇIKAN BİR MİLLET VARDIR”
 
- Demokrasi bayraktarlığı yapan bir Avrupa Birliği’nin darbe girişimini halkı sayesinde engelleyen Türkiye’ye destek olmaması ve her açıklamada demokrasi – insan hakları vurgusu yapılmasının nedeni ne olabilir?
 
Sıkıntının ne olduğu açıktır. Bu, Sayın Cumhurbaşkanımıza karşı yürütülen kampanyaların farklı noktalara gelmesidir. Sürekli olarak otoriterleşme kelimesi kullanılmaktadır. Bizim alsa kabul etmediğimiz diktatör kelimesi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde demokrasi vardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde seçimler ve kanunlar vardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde insan haklarına, demokrasisine ve hukukuna sahip çıkan bir millet vardır. Bunların en üst temsilcisi olan seçilmiş bir Cumhurbaşkanımız var. Seçilmiş bir Hükümetimiz var. Atılan her adım için otoriterleşiyorlar, baskılıyorlar. Ne alakası var? Zihinlerinin arkasındakileri açık açık söylememeliler. Süslemeden ne demek istediklerini söylemeliler. Biz şunu söylüyoruz; Bu millet demokrasisine ve hukukuna sahip çıkmıştır.
 
“TÜRKİYE'DE  HERKESİN ELEŞTİRİ YAPMA HAKKI VARDIR”
 
- Uluslararası STK’ların da üzerinde durmak istiyorum. Uluslararası Af Örgütü’nün bazı açıklamaları var. Uluslararası STK’ların darbecilerin gözaltına alınması ve yargılanmaları konusunda yaptıkları eleştirilere ne diyorsunuz?
 
Ben şunu hatırlatmak istiyorum. Bazı şeyleri yerinde incelemek gerekmektedir. Açıklamalarda yer alan ‘kuvvetli duyumlar var’ sözü çok ilginçtir. Her zaman ‘miş-muş’. Buyursunlar Türkiye’ye gelsinler. Şu sokaklarda vatandaşların içerisine karışmaları gerektiğini düşünüyorum. Ne olduğunu bir görmeleri gerekmektedir. Uluslararası bir yayın kuruluşu bir yazı hazırlıyor ve hükümetin yaptıklarına karşı muhalif ses arıyoruz. Yazıdaki son cümle benim ilgimi daha çok çekmiştir. ‘Bir muhalif bulun ama dikkat edin tehlikeye girmesin’... Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde herkesin eleştiri yapma hakkı vardır. Bu ülkede gazetelerde herkes her şeyi yazıyor. Türkiye’de çıkıp, şu dönemde bir akıl tutulması içerisinde olup da bu darbe girişimine tiyatro diyebilenler bile var. Bu akıl tutulmasıdır.
 
 ''FETÖ HEPSİNDEN TEHLİKELİ BİR ÖRGÜT''
 
- Dün akşam darbe girişiminden sonra 2. Bakanlar Kurulu toplantısı oldu. İkisi de Sayın Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında gerçekleştirildi. Birçok karar alındı ve uygulamalar başlatıldı. Sayın Cumhurbaşkanı’nın sözlerinden yaraların sarılması anlamında hızlı hareket edileceğini anlıyoruz. Orada bizlere çizeceğiniz çerçeve nedir? Söyleyebileceğiniz neler vardır bundan sonrasına yönelik.
 
Sayın Başbakanımızın bu konu ile alakalı olarak Bakanlar Kurulu’ndan sonra bir basın toplantısı oldu ve orada açıklamalar yaptı. Buna daha fazla şu anda bir ilave yapmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Bu FETÖ terör örgütü ile olan mücadele ki bu hep söylüyorum bu hepsinden tehlikeli bir örgüt. Bunlarla yapılan mücadele sonuna kadar kararlılıkla devam edecek. Hiç bir şekilde kararlığımızdan bir şey kaybetmeyeceğiz. Bu noktada hep beraber sağlam duracağız tüm Türkiye olarak sağlam duracağız. Bu kişileri bu teröristleri aramızdan ayıracağız hızlı bir şekilde, dikkatli bir şekilde, hakkaniyetli bir şekilde...
 
-Özellikle Sayın cumhurbaşkanımızın  muhalefet liderleri ile külliyede verdiği görüntüye sosyal medyadan da çok destek geldi. Yeni bir anayasa noktasında uzlaşma... bu konu konuşuldu mu?
''OHAL O ÖRGÜTLE OLAN MÜCADELEMİZİN DIŞINDA KULLANILMAYACAK''
Bunları tabi Cumhurbaşkanlığı açıklayacaktır. Orada yapılan şeylerle ilgili açıklama oldu. Orada görülen fotoğraf karesinin önemli olduğunu hepimiz biliyoruz. Çünkü tüm vatandaşlarımız meydanlarda sokağa çıktı o gün. Hangi görüşte olursa olsun, hangi siyasi düşünceye mensup olursa olsun önemi yok. Herkes  demokrasiye, bayrağına sahip çıktı. Bu önemli.bunun da bir tezahürü olarak o görüntünün olması tabi ki hepimiz açısından önemlidir. OHAL ile ilgili olarak da o örgütle olan mücadelemizin dışında kullanılmayacağını ortaya koyduk. Çünkü mesela vergi kanundaki değişiklikleri  meclise göndermiş durumdayız. Onlar mecliste görüşülecek. Başka türlü olsa KHK ile yapma hakkımız mevcut ama biz diyoruz ki sadece bunun için kullanıyoruz. 
-Uluslararası müsabakaların ertelenmesine yönelik bazı adımlar atacak mısınız yoksa normal takvim işleyecek mi? 
Bizim normal takvimimiz işlemeye devam ediyor. Darbe girişimi sırasında Trabzon'da devam eden uluslararası organizasyon vardı. Sonra geçen hafta Samsun'da yaptığımız İşitme Engelliler Olimpiyatları'na yönelik olarak saat başlangıcı töreni vardı. 5 dalda Dünya Şampiyonası yapıldı. Pazar günü İstanbul'da 28. Kıtalararası İstanbul Boğaziçi Yüzme Yarışları oldu. 2000'e yakın  katılımcı vardı. 800'ü yabancıydı. Kırkpınar Güreşlerimiz yapıldı. Hiç bir sıkıntı yok. 
-Uluslararası camiaya verilen mesajlar arasında belki de en önemlilerinden biri buydu . Gelelim Monaco maçına siz bir mektup gönderdiniz, Reuters'ta Bazı haberler çıktı bazı ek güvenceler verdiğiniz orada yazıldı. Nedir bu Monaco'ya ne veriyoruz. Çünkü iki olağanüstü hal yasası uygulayan ülke var?
''FRANSA'NIN AVRUPA ŞAMPİYONASINI OHAL ALTINDA YAPTIĞINI HATIRLATTIK''
Orada anladığım kadarı ile tercümede arkadaşlar bir hata yaptılar ya da algıda bir farklılık oldu. Normalde kulüpler arasında yazışırlar.  Buradaki ek şeyden kastımız şu  Monaco Fenerbahçe'den aldığı garantinin dışında bir de resmi makamlardan bununla ilgili bir şey alabilir miyiz diyor.Bizim verdiğimiz o.Biz zaten Türkiye'de her şeyin normal olduğunu söylüyoruz. Biz normal rutin her şeyin düzenli bir şekilde işlediğini, güvenliğin sağlandığını, hiç bir sıkıntı olmadığını, Türkiye'nin gayet güvenli bir ülke olduğunu hatta ve hatta Fransa'nın Avrupa Şampiyonasını OHAL altında yaptığını da Fransız yetkililere hatırlatıyoruz. 
- Yeni ekstra bir şey yok. 
Yani normal standart bizim tüm misafirlerimize söylediğimiz. Türkiye'nin gayet güvenli bir ülke olduğunun her şeyin normal mecrasında devam ettiğinin yazılı hali. 
- Öyle görülüyor ki bu çok önemli sizin yazdığınız o mektupta ekstra bir güvence verilmediği her iki ülkenin de mütekabiliyet esasına mı uygun?
Burada uygulanan o mütekabiliyettir. Normaldir sizin ülkenizdeki durumu bir de resmi ağızdan alabilir miyiz diye, biz de onu verdik. Resmi makamdan verdiğimiz nedir? Türkiye de her şey normal...
-Türk seyircilerin oraya gidememesi durumu nedir? 
Onunla ilgili arkadaşlarımız çalışıyor. Futbol Federasyonu ile de görüştük. Bunun son kararının ne olduğu ile ilgili bilgiyi bize ulaştırdıklarında, son karar ne onu bize ulaştığında, biz de durumu ele alacağız.
-Bizim Türk seyircilerin Fransa'ya gidişine izin verilmiyorsa Fransızlarında da  Türkiye'ye gelişine izin verilmemesi karşılıklı olarak...
Mütekabiliyet dedim ya o kelime her şeyi kapsıyor.